İnsanımız fikirlerini özgürce dile getirmekten endişe ediyor!

05.9.2020

İnsanımız fikirlerini özgürce dile getirmekten endişe ediyor!

Şehitlerimiz ve Pınar Gültekin Katliamı

Kıymetli basın mensupları…

Bu hafta ne yazık ki; basın toplantımıza Hakkari Çukurca’da terör örgütü tarafından düzenlenen hain saldırıda şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum.

Bu saldırının faillerini ve terörü en ağır şekilde lanetliyorum.

Bu acı hadisenin yanı sıra hepimizi derinden yaralayan bir olaya daha temas etmek istiyorum.

Hayatının baharında gencecik bir kızımız vahşi bir cinayete kurban gitti.

Bu vahşi cinayette hayatını kaybeden Pınar Gültekin’e Allah’tan rahmet diliyorum…

Şiddetin her türlüsüne karşı olduğumuzu bir kere daha vurgulamak istiyorum.

 

Seyfullah Ensari Taziye

Ülkemizin önemli isimlerinden olan Diyarbakır eski milletvekilimiz Sayın Seyit Haşim Haşimi’nin kayınpederi, ülkemizin ve bölgenin değerli kanaat önderlerinden Şeyh Seyfullah Ensari’nin vefatı bizi derin bir şekilde üzmüştür.

Seyfullah Ensari; bölgede sevilen, vefanın ve samimi bir kulluğun, insanları kırmadan irşadın nasıl yapıldığını gösteren bir gönül insanıydı.

Merhum; sayıları giderek azalan, bulundukları bölgede ve ülkemizde toplumun değerlerine sahip çıkan insanları bu yönde irşad eden netice olarak da toplumda barış ve huzurun teminatı olan müstesna insanlardan birisi tezahür etmişti.

Vefatı ülkemiz ve bölge için büyük bir kayıptır.

Bu vesile ile merhuma Allah'tan rahmet, sevenlerine ve ailesine sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

 

 

 

Saadet Partisi’nin 19. Yıl Dönümü

İçinde bulunduğumuz bu hafta iki önemli konunun tarihi yıl dönümüne denk gelmiştir.  Bunlardan birisi Kıbrıs Barış Harekatı diğeri ise bu tarihe denk gelen Saadet Partimizin kuruluşudur.

Öncelikle belirtmek isterim ki; "Önce ahlak ve maneviyat diyerek çıktığımız bu yolu, üreterek kalkınma, şahsiyetli dış politika," ile taçlandırarak lider ülke Türkiye’yi kurma ideallerimizden hiç vazgeçmedik.

İnanıyoruz ki ülkemize ve dünyaya barış ve huzur ancak; düşmanlaştırma ve ötekileştirme değil, kardeşlik ve kucaklaşma, hak ve adalet, dürüstlük ve şeffaflık, fikir ve inanç hürriyeti ilkelerini tavizsiz bir şekilde hakim kılmakla sağlanır.

Güçlenerek kalkınma, müreffeh bir ülke ancak böyle bir ortamda gerçekleştirilebilir.

Saadet Partisi'nin siyaset anlayışı, günü kurtarmak değil geleceği toplumun faydası istikametinde şekillendirmek, “gücü değil hakkı üstün tutmaktır.”

İnanıyorum ki bu anlayış ve hedeflerle; Saadet Partisi ülkemizin geleceğinin sigortası olmaya devam edecektir.

Bu vesileyle merhum hocamız ve genel başkanımız Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı rahmetle anıyor, Saadet Partisi'ne gönül veren herkesi kutluyorum.

 

Kıbrıs Barış Harekâtı

Burada başka bir tarihi kırılma noktası olan 20 Temmuz 1974’de icra edilen Kıbrıs Barış Harekatı’na da değinmek istiyorum.

Kıbrıs Barış Harekatı; emperyalizmin ve sömürgeci güçlerin tahakkümüne aldırış etmeden, güçlü ve bağımsız bir duruş sergilemenin simgesi, şahsiyetli bir dış politikanın hayata geçirilmesidir.

Bu harekat zulme karşı adaletin, savaşa karşı barışın tesisi manasına gelmektedir.

Bu sebeple Kıbrıs Barış Harekatı ülkemizin eşsiz bir zaferleri olarak tarihe geçmiş, Cumhuriyet döneminin çok önemli bir kırılma noktasıdır.

Bu harekat ile milletimizin ve Kıbrıslı kardeşlerimizin hakları tavizsiz bir şekilde korunmuş, Kıbrıs'ta yaşanan katliamlar durdurularak barış ve huzur sağlanmıştır.

Bu duygularla Kıbrıs Barış Harekatının yıl dönümünde harekatta emeği geçen başta Erbakan Hocamız olmak üzere, dönemin başbakanı Bülent Ecevit'i, karara destek veren siyasileri ve Silahlı Kuvvetlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, şehit ve gazilerimizin aziz hatıralarını hürmetle yad ediyorum.

 

Ayasofya İle Birçok Şeyi Açmalıyız

Bildiğiniz üzere bu Cuma Ayasofya Camii uzun bir aradan sonra ibadete açılıyor.

Bu konudaki memnuniyetimizi ve mutluluğumuzu dile getirdik.

Burada Ayasofya’nın açılması ile birlikte önümüze açmamız gereken bazı konuları belirtmek istiyorum.

Şimdi hızla ülkemizin problemlerine odaklanmalıyız

Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklar ortada ve bütün dünyanın gündeminde.

Ne yazık ki artık hukukun gücünden değil güçlünün hukukundan söz eder olduk.

Bu husus acilen ele alınmalı, mağduriyetler en kısa zamanda giderilmelidir. Böyle bir şey yok diyerek gerçeklere karşı gözlerimizi kapatarak bu mesele geçiştirilemez.

Söz gelimi ülkemizde artık tutukluluk bir tedbir değil, fiilen cezaya dönüşmüştür. İktidarın anlayışına zıt bir şekilde karar veren hakimler hemen sürgüne gönderiliyor bu kabul edilemez.

Basın ve fikir özgürlüğü defterini de açmalıyız

Türkiye bugün basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında ne yazık ki 154. sırada.

Birçok gazeteci tutuklu durumda, iktidar şimdi de sosyal medyada sansür uygulamanın peşinde…

Ne acıdır ki gençler arasında “Silivri Soğuktur” esprisi uzun zamandır gündemine oturdu…

İnsanımız fikirlerini özgürce dile getirmekten endişe ediyor...

Bugün ekonomi defterini de açmalıyız.

Arkadaşlar ekonomi iyi gitmiyor. Her geçen gün evvelkini aratır hale geldik. Rakamlarla oynamak kimseyi kurtarmaz, milletimiz bizzat ne yaşadığını biliyor.

İşsizlik; 3 milyon 775 bin kişi olmuş gibi gösteriliyor ama bu rakamların azından 7-8 milyon civarında olduğu biliniyor…

Açlık Sınırı; 2.431 TL

Yoksulluk Sınırı; 7.919 TL

Dış borç 431 milyar dolar

Geçen yıl; 2 milyon 500 bin kişi bireysel kredi borcunu, 2 milyon 700 bin kişi de kredi kartı borcunu ödeyemedi.

Tüketici kredisi ve kredi kartı borcu 583.6 milyar liraydı. 2019’da İcra dosyası sayısı 20 milyonu aştı!

Şimdi fındık sezonu geliyor farklı rakamlar havada uçuşuyor…

Tarım Bakanı bir rakam veriyor ki bu rakam üreticilerin erbabının tahmininden yüksek bir rakam, başkaları daha düşük seviyede rakamlar ortaya atıyorlar.

Tam bir curcuna…

Fındık, her zaman bizim derdimiz. Dünyada üretimin %65'ini karşılayan bir ülke, nasıl olur da fındık fiyatını belirlemede etken olamıyor? Bunu anlamak mümkün değil!

Bu beceriksizlik mi yoksa başka bir sebebi mi var anlamak oldukça zor!

 

Çarşamba Ovası Tehdit Altında

Bakınız bir sanayileşmeyi, üretimi her zaman destekledik destekleriz de…

Ama Samsun’un Çarşamba ilçesinde kurulacak biyokütle enerji santrali ile alakalı da şu soruyu sormak istiyoruz.

Bu kadar verimli bir tarım arazisinden başka bir yer mi kalmadı mı da siz gidip çiftçinin elinden ekmeğini alacak bir yatırıma o ovada tevessül ediyorsunuz.

Bu bir çılgınlık; Eğer çiftçi isyan ediyorsa; o isyana kulak kabartmak, başta iktidar olmak üzere hepimizin görevidir.

Burada kurulacak olan enerji santralinin tarım arazisine vereceği zarar, tarımsal üretime vereceği zarar hiç mi düşünülmedi!

Çarşamba ovası tarımsal alan özelliğinden koparılıp sanayi bölgesi haline getirilmeye çalışılması akıl ve mantıkla izah edilemez.

Aldığı kararlarla iktidar kendisine zarar verebilir bizi ilgilendirmez! Amuda da kalkar, yüksek atlamaya da kalkabilir bu kendi bileceği iş, ama tarıma, topluma, doğaya zarar vermek bizim tasvip edeceğimiz bir konu değildir.

Bizim yetkililere tavsiyemiz bu projeyi tekrar gözden geçirmeleri, verimli tarım arazilerinin yok edilmemesidir.

Dövülerek Öldürülen Suriyeli Genç Hepimizin Acısıdır

Muhterem arkadaşlar…

Bugün ırkçılık bütün dünyanın ortak problemidir. Aslında bu problem Batı’nın geçmişinde zaten vardı ancak bizim gündemimiz de olmadı bu. Biz aynı ideal ve inanca sahip insanları aynı tuttuk. Derisinin rengi, lisanı bizden farklı da olsa…

Çünkü ırkçılık bir fikir veya ideoloji değil, insanlığın ortak yaşam ve barış kültürünü tehdit eden bir mikroptur.

Bakınız bunun en son örneğini ülkemizde geçtiğimiz hafta çok acı bir şekilde yaşadık.

Bir kadına hakaret edenleri uyardığı için dövülerek öldürülen 17 yaşındaki Suriyeli Hamza bugün hepimizin ortak acısıdır.

Türkiye’de mültecilere yönelik artan saldırı ve şiddet dili üzerinde durmamız icap eden bir konudur. Bizim milletimiz necip bir millettir, düşenin elinden tutmak tarih boyu bu milletin karakteri olmuştur.

Lakin birilerinin pompaladığı mülteci düşmanlığı bugün ülkemizde ne yazık ki olumsuz hadiselere yol açmaktadır.

Bu sorunu çözmenin tek yolu ise; coğrafyamızda yaşanan kaos ve kargaşayı bitirmek huzuru ve barışı tesis etmektir.

Ne acıdır ki; Van Gölü’nden hala mülteci cesetleri çıkmaktadır ölü sayısı 60’a yükseldi. Soruyorum sizlere bu insanlar neden yurtlarını terk edip ölümü göze alıyorlar?  

Cevabı çok basit, kendi ülkelerinde ölmekle bu şekilde ölmek arasında bir tercih yapıyorlar.                 

Melek Çetinkaya’nın Tutuklanması

Daha önce dile getirdiğimiz bir konuyu tekrar gündeme geldiği için değerlendirmekte fayda görüyorum.

Hava Harp Okulu öğrencilerinin yaşadığı mağduriyet bilinmektedir.

Bu öğrencilerin aileleri ile birçok kez görüştük, aileler perişan ve dertli.

Buldukları her fırsatta dertlerini anlatmaya çalışıyorlar. Bunlardan birisi olan Melek Çetinkaya katıldığı bir tv programında evlat acısı ile kullandığı bazı ifadeler sebebiyle,

O programın akabinde hakkında tutuklama kararı veriliyor.

Yapmayın etmeyin bu tutum doğru bir tutum değil.

Bu kadın bir anne acılı, dertli, yüreği yanan bir anne…

Muhterem arkadaşlarım bu acıları siz şiddetle bastırmaya kalkarsanız emin olun 15 Temmuz’un hesabını kesinlikle soramazsınız.

Tekrar tekrar söylüyorum size muhalif olanları bu vesileyle bertaraf etme derdine düştünüz.

15 Temmuz, iktidara karşı değil; ülkeye karşı yapılmıştır!

O gün herkes sokağa dökülmüştü ve milletimiz, Ak Parti'ye sahip çıkmak için değil; ülkesine sahip çıkmak için sokağa dökülmüştür.

Mağdur insanları cezalandırırsınız kaos büyür… Bugün aranan insanları kim tayin etti o makamlara babamın oğlu değil! Siz tayin ettiniz…

Mağdur insanların bedduasını alırsanız; bunun altında kalırsınız, bu şaka değil! Bu tutum ve davranışlarınızdan vazgeçin artık!

Hâlâ 'siyasi ayak' arıyor, bulamıyorlarmış! 'Siyasi ayak' arıyorsanız; önce kendi içinize bakın!

Hem Melek Çetinkaya hem de diğer veliler adalet arıyorlar. Öğrencilerin bir darbe planladıklarını düzenlediklerini iddia etmek hakikaten şaşırtıcıdır.

Bu karar mutlaka gözden geçirilmelidir hem Melek Çetinkaya hakkında verilen kararın hem de hayatlarının baharındaki öğrencilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.

 

Sosyal Medya Düzenlemesi

Bildiğiniz üzere dün sosyal medya düzenlemesi meclise geldi.

Sosyal medyada bir takım düzenlemelere ihtiyaç olabilir lakin bu ihtiyaç bahane edilerek sosyal medya üzerinden fikir özgürlüğünün kısıtlanmasını ve muhalefetin susturulmaya çalışılmasını doğru bulmuyoruz.

Efendim neymiş sosyal medyada ahlaksızlığın önüne geçilecekmiş, denetim sağlanacakmış!

Çok açık bir şekilde söylemek istiyorum ahlaksızlığın yayılmasını dert ediyorsanız kendi elinizde olan kanalların gündüz kuşağına akşam dizilerine bir bakın!

Her türlü ahlaksızlık bu kanallarda mevcut… Adeta şuy’u vukuundan beter olaylar her gün istisnasız bu millete teşhir ediliyor.

Bunlarla alakalı en ufak kaygı gütmeyenlerin sosyal medyada ahlak bekçiliğine soyunmalarını kimseye anlatamazsınız!

Endişemiz sosyal medya ile ilgili yapmaya çalıştığını düzenleme Türkiye’yi yasakçı ve baskıcı bir ülke görüntüsüne sokmaktan başka bir işe yaramayacak olmasıdır.

İktidar her şeye hükmetme çabasından vazgeçmeli, tarihin akışına karşı durmaya çalışmamalıdır. Çünkü tarihte hiçbir baskıcı ve yasakçı iktidar bu tavrı ile başarılı olamamıştır.

Dış Politika’da Adımlar Dikkatli Atılmalı

Gündemimize son olarak dış politikada yaşananlara birkaç kelimeyle atıfta bulunmak istiyorum.

Libya’da çok ihtiyatlı olmamız gerekmektedir.

Şunu hemen ifade edeyim ki; Mısır’ın tavrını asla doğru bulmuyoruz, telin ediyoruz.

Lakin diplomatik temaslarda daha aktif ve ikna edici olunması gerekir.

Geldiğimiz nokta çok endişe verici, baştan beri yapılan yanlışları iktidar tekrar göze almalı politikalarını yeniden belirlemelidir.

Irak’ta 2 milyon insan öldü, Esad gidecekti namazı Şam’da kılacaklardı ne oldu?

Bu hükümet Kıbrıs’ın Yunanistan’a devri için bütün gücü ile gayret gösterdi. Allah’tan Rumlar bu işe karşı çıktı, kesin teslimiyet istiyoruz diye böylece KKTC ayakta kaldı!

Bir başka içimizi yakan konu ise Ege’de Yunan işgalinin adeta bir oldubittiye gelmiş olmasıdır.

Şimdi ABD F 35’leri vermiyor, böyle dostluk olmaz böyle ticarette olmaz… Böyle bir dış politika anlayışı da olmaz

Ermenilerin Azerbaycan saldırına ne yaptınız? Bu işler şaka götürmez…